Cuma, Aralık 23, 2005

Bir saniye daha yaşlandı bedenim, bir saniye daha yoruldu ruhum. Zamanın içerisinde geçerken mutsuz olmama rağmen kendimi mutlu olmaya inandırmam ne kadar zor biliyor musunuz? Küçük bir oyun oynuyorum hayata karşı. Sadece bir tek şey hariç hayatımdan çok memnunum; ailem, arkadaşlarım, okulum ve daha türevleri, bunlar çok güzel şimdilik şükrediyorum ki hiç bir eksiklik hissetmiyorum mutluyum. Ama bir tek şey var ki aklıma geldikçe rahatsız ve bir o kadar da mutsuz oluyorum. Şu zamanlarda bu daha çok hissettiriyor kendini. Nedenine ve ne olduğuna şimdi değineceğim biraz daha sabır.

2006'nın ilk gününe şunun şurasında çok az bir zaman kala konuştum bir arkadaşımla. Bana bu konuda ilk sorduğu "Ne yapacağız yenı yıla? nasıl nerede gireceğiz" evet ne yapacağım ben? 21 kere yeni yıla girdim ve 22.'si yaklaşırken geçmişime bir baktım. Nasıl girmiştim önceki yeni yıllara? Rahmetlik anneannemle girdiğimiz yıllar şimdilik çoğunlukta. En azından benim hatırladıklarım, iyi kötü yılbaşları. Anneannemden sonra bir süre daha annem ve babamla girdiğim yılbaşları ve 2002 itibariyle arkadaşlarımla geçirdiğim yılbaşları. Bu zamana kadar ya ailemle ya da yakın arkadaşlarımlaydım öyle değil mi? Yani yalnız değildim "teknik" olarak. İşte dostum burada yanıldın. Meğersem ben hep yalnız girmişim yılbaşlarına. Çünkü anladım ki yılbaşının takvimlerdeki kadar değeri yokmuş benim için. Normal bir günde geceyarısını gösteren akrep ve yelkovanla 31 Aralık gününü 1 Ocak'a bağlayan gece arasında hiç bir fark yokmuş. Sadece insanların toplanması eğlenmesi için bir nedenmiş bu yılbaşı. Ve ben 21 yılbaşının 21'ini de ailemle veya arkadaşlarımla geçirdim. Evet belkide bu riyakarlık çünkü o kişiler bugün varken bir anda yarın yok olabilirler ve ben "Keşke bu yılbaşını da birlikte geçirebilseydik." diyebilirim çünkü hayat bu ne olacağı belli olmaz. Her ölümlünün öleceği bir saat vardır. Belki 7'sinde belki de 70'inde. İşte bunu düşündüğümde de ne kadar riyakarca davrandığım aklıma geliyor fakat o kadar çabuk aklımdan çıkıyor ki bu demek ki o kadar umarsızmışım bu konuya ama bundan daha mantıklısı var elimde. Arkadaşlarım ve ailemle yılın çeşitli zamnalarında aynı eğlenceleri paylaşıyor hatta birçok kere paylaşıyoruz, ben yıl içerisinde bir çok kere o insanlarla mutlu bir geceyi "yalnız" olmayarak geçiriyorum ama öteki şeyden o kadar çok mahrum kalmışım ki eşrafımla yılbaşına girmeme sorunu onun yanında silik kalıyor benim için. Evet öteki şeyden gerçekten mahrum kaldım ve onun eksikliğini hayatımın şu son bir kaç yılında daha bariz fark ettim ama en kötüsü ise bu eksikliğin içimde bir tümör gibi giderek büyümesi.
Belkide her sene eşrafımla yeni yıla girdiğimden olacak bütün sene boyunca arkadaşlarımla çok rahat görüşüp onlara hasret kalmama zaman olmuyor ve öteki şeyi her yeni yılda yaşayamadığımdan bütün sene boyunca eksikliği oluyor. Artık cevapları batıl inançlardan çıkarmaya çalışyıorsam ayvayıu yemişiz demektir bence.
İşte her sene alem veya arkadaşlarımla birlikte yılbaşına girmek ve bu günü sene içerisinde herhangi bir gün gibi geçirmek beni düşünmeye sevketti. Düşündükçe çözdüm ki ben her sene yeni yıllara yalnız girmişim hem de çok yalnız. Beni ailem ve arkadaşlarımdan daha farklı sevecek biri olmadan girmişim yeni yıllara. Sizin "aşık olma" fiilini gerçekleştiremeden. Arkadaşlarımın ve ailemin verebileceği sevgi de o kadar çok ki bu ufacık eksikliği daha da çok belirginleştiriyor.

Beni seven, bana "aşık" ve benimd ekendisine karşılıklı aynı duyguları paylaştığım bir kadın olmadan bir seneye daha giriyorum. Hoş artık yeni yıla girmek de umurumda değil ya.

Yeni yıl gecesinin hiç bir büyüsü yok artık. Nasıl olsa geriye kalan 364 günün herhangi birinde de aynı şeyleri yaşıyorum sırf yılbaşı diye bu şeyleri bir gün fazladan yaşamanın hiç bir anlamı kalmıyor bende.

Yılın 364 günü yalnızım, o gecede yalnız olacağım. Varsın olsun ben televizyonda dansözü beklerken mandalinamı soyup biramdan yudumlayacağım ve işte bu yılbaşını diğer günlerden daha bir farklı kılacakdır keza yılın hangi gününde bir manyak oturup birasını içip mandalinasını soyarken "Dansöz çıksa da izlesek." diye bir beklentiye girer ki? Tıpkı ramazan ayı haricinde gecenin köründe bangır bangır davul çalamamak gibi.

2006 ya girmeden önce bu yazıyı okuyanlara nice sağlıklı yeni yıllar ve 2006 ya girdikten sorna okuyanlara da umarım 2006 umduğunuz gibi geçiyordur veya geçmiştir.

ay viş yu a happy niv yır